Sosyal Medya

EÄŸitim

Milli Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz’dan beklenen üç şey

Sayın Bakan’dan sadece üç noktada radikal çözüm bekliyoruz:



Milli Savunma’dan Milli EÄŸitim’e bakan olan Sayın Ä°smet Yılmaz’a öncelikle bu yeni görevinden dolayı muvaffakiyetler diliyorum. Allah mahcup etmesin.

Önünde “milli” olan her ÅŸeyde biraz mukavemet bulunur. (piyangonun ‘milli’sini saymıyoruz) Ha savunma ha eÄŸitim. Ä°kisi de iç ve dış konuÅŸlanmayı ifade ediyor. Ä°kisinin de ordusu var. 2016 yılı itibariyle yaklaşık 1 Milyon öğretmen olduÄŸunu düşündüğümüzde ortada ciddi bir ‘eÄŸitim ordusu’ olduÄŸunu söyleyebiliriz.

Hem eÄŸitim hem savunma ikisi de nizami. Ä°kisi de yanaşık düzen. Son zamanlardaki eski kışla düzenini esneten geliÅŸmeleri takdir etmiyor deÄŸiliz elbette. Hepsi bir yana, okulların sivil havasını bozan “Milli Güvenlik” derslerinin kaldırılması bile tek başına öğrencilere ve öğretmenlere nefes aldırmıştır. Öğretmen ve öğrencileri kravat serbestîsi bile bu denli rahatlatmamıştır. Neresinden bakarsak bakalım çok güzel geliÅŸmeler bunlar. Sayın Bakan göreve gelir gelmez memleketin hakkıyla çözülemeyen meselelerinin başında eÄŸitimin geldiÄŸini ifade etmiÅŸ ve terör baÅŸta olmak üzere birçok müzmin problemin ancak kaliteli bir eÄŸitimle çözüleceÄŸini vurgulamıştır.

EÄŸitimcisinden öğrencisine, idarecisinden velisine ve de bakanına kadar artık herkes bir ÅŸeyin farkındadır: Daha iÅŸin başında ilk düğme yanlış iliklenmiÅŸ, daha sonraki gelenler bu yanlışı devam ettirmiÅŸler ve hiçbiri düğmeleri çözüp yeni baÅŸtan olması gerektiÄŸi gibi iliklemeyi düşünmemiÅŸ. Sınav maratonu, kıyafette tek tipleÅŸme, analitik düşünceden uzak muhakemesiz test mantığı, darbe zamanlarının alışkanlıkları, eÄŸitimsiz öğretim…gibi süregelen ezberleri bozacak teÅŸebbüsler olsa da bu giriÅŸimler pansuman tedbirler olmaktan öteye gidememiÅŸtir.

Milli Savunma ülkenin iç ve dış düşmanlardan korunmasını ve gizli hesabı olanlara karşı caydırıcı güç oluÅŸturmayı hedefler. Bu noktada disiplin ve hiyerarÅŸi gibi iki önemli dayanak noktası vardır. Bu iki dayanak noktasından biri ya da her ikisi yok olup aşındığında düşmanlarınızın iÅŸtahını kabartacak denli sınırlarınız iÅŸgale hazır demektir. Milli EÄŸitim için de bir “düşman”dan bahsedebiliriz elbette. Fakat bu düşman her dönem üretilen cinsten bir düşman deÄŸil bir milleti toptan cahil bırakan ÅŸeyler ne ise onların hepsidir. Empoze ve propagandaya dayalı ideoloji temelli bir eÄŸitimden insan ÅŸahsiyetini inÅŸa eden, kemalat eksenli bir eÄŸitime geçmekten baÅŸka çaremiz yoktur. Bu hedefte dikkat edilmesi  gereken husus, ‘kem âlat ile kemalat olmaz” hakikatini gözden kaçırmamaktır. Müfredat deÄŸiÅŸikliÄŸine dair son çalışmalar hiç kuÅŸkusuz böyle bir hassasiyeti bünyesinde barındırmaktadır. Bu meyanda öğrenci ders yükünün azaltılması olumlu bir geliÅŸmedir. Milli-manevi deÄŸerlerin müfredat için esas kabul edilmesi ÅŸayet kitabi düzeyde kalacaksa ‘sadece lafı edilen deÄŸerler silsilesi’ olacaksa sadra ÅŸifa olmayacaktır. Ailede baÅŸlayıp, ilk, orta ve lisede devam eden; çevre ve medya etkisiyle manipülasyonlara açık bir deÄŸerleri özümseme yaÅŸama sürecinden bahsediyorsak ÅŸayet, bu mutlaka ders kitaplarını ve öğretmenleri aÅŸan bir mahiyette olmalıdır.  Çok uzun söze hacet yok. Sayın Bakan’dan sadece üç noktada radikal çözüm bekliyoruz:

Bir: Öğretmenlerin bilgilenme ile mutlu olabilecekleri, kendilerini değerli hissedebilecekleri bir sistem getirin. Kaliteli öğretmen önce kendi kalitesinin başkaları tarafından fark edildiği ve takdir gördüğü bir iklimde kendini gösterir. Eğitimi ilgilendiren konularda herkesten önce mikrofon öğretmene uzatılması gereklidir. Öğretmenlerin hedef ve ülkü birliği olmadan öğrencileri ortak bir gaye etrafında eğitmek mümkün değildir. Bunun yolu öğretmenin itibarının iade edilmesinden geçer.

İki: Öğrencileri teknolojik gelişmelerin tutsağı olmaktan kurtarın. Eğitim teknolojilerine çok vurgu yapmaktan ziyade eğitim içerik, üslup ve yordamı konusunda bir anlayış getirmek daha isabetli olacaktır. Çocuklarımız nesne yorgunudurlar. Onları bu yorgunluktan ancak okulu ve okumayı sevdirerek kurtarabiliriz. Öğrenciler için okullar tatil olduğunda sevinilecek yerler olmaktan ziyade pozitif sosyalleşme ve cazibe mekânlar haline getirilmelidir. Okullar özlenen yerler olmalıdırlar.

Üç: Okul idarecileri dirayetli, donanımlı, adaletli vasıflara sahip insanlardan seçilmeli. İdeolojik ayrıştırma olmadan işler ehline verilmeli, fakat yönetmelikler çerçevesinde işleyiş kontrol edilmelidir. Okul idarecilerin ufuksuzlukları kimi zaman tüm okulun geleceğini ve de geleneğini etkileyebilmektedir. İdareci seçimlerinde entelektüel birikim, sanatsal duyarlık ve felsefi tecessüs tercih sebebi olabilmelidir. Edebiyat, sanat, kültür, bilim ve spor alanında kendini duyurmuş, çok nitelikli işlere imza atmış öğretmenlerden eğitim-öğretimin üst yapısının şekillenmesinde yararlanılması şu ana kadar yapılmamış bir şeydir. Bu yanı başımızdaki nitelikli insan kaynağı öğrencileri çok büyük ufuklara taşıyabilecektir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.